Dryas Elf
Gerçek Adı : Batu. Mesaj : 21
| Konu: Dryas. Salı Tem. 13, 2010 1:13 am | |
| DRYAS -Geçmişim- İlk tanıdığım varlık – ve bana ismimi bahşeden kişi - kendi ırkımdan biri değildi. Üstelik bunun sorumlusu olarak gösterebileceğimiz hiç kimse yoktu. Yalnız ikimizdik.
Bir Dryad tarafından büyütülmüş bir Elf olmanın hem kolay hem de zor yanları her zaman mevcuttu, en basitinden kendi dilime ait olmayan bir ada sahiptim: İlk başta duyanlara pek bir şey ifade etmeyen fakat geçmişimle yüzleşenlerin pek de yadırgamadığı bir isim; Dryas. Fakat bir diğer yandan kendimi tanıyabileceğim ve benim özelliklerimi belki benden çok daha iyi bilen birinin yanında yetişmiştim. Üstelik kendilerine verilen, asırlarla dolu hayatları boyunca belki bir kere bile bir Dryad görmemiş ırktaşlarıma göre bir Dryad’ın tüm sırlarına şahit olmak gibi bir artım vardı. Farjah, bana belki de içerisinde bulunduğu yalnızlık veya çaresiz görünüşümün ruhunda uyandırdığı şefkat duygusu nedeniyle evini – aslında ağacını – açmıştı. Anlatığına göre, belirmemden saniyeler önce bir grup atlının geçişini ve ağaçlar kendi aralarında sadece Dryad’ların anlayabildiği bir dilde fısıldaştığını işitmişti. Atlılar geldikleri gibi hızlı bir şekilde yok olmuşlar ormanın derinliklerinde ve onlar için pek bir şey ifade etmeyen ufak bir canlıyı arkalarında bırakıp aramak için dönmeye tenezzül bile etmemişlerdi. Bir bakıma evlat edinildiğim gecenin kaba-taslak tasviri böyle yapılmıştı bana.
Farjah ile yaşamayı seviyordum ve bu yüzden yüzüncü yaşıma bastığım gün dahi (öyle olduğunu az çok tahmin edebiliyordu, Farjah. )onun bağlı olduğunu çınar ağacından ayrılma fikrini düşünmemiştim. Ormanı kesen nehrin arkasında çok daha farklı ve keşfedilmek için bekleyen diyarlar olduğunun bilincindeydim ama bu beni heyecanlandırmıyordu. Kısacası pek çok şeyin bilincinde olup bir o kadar da meraktan yoksundum. Farjah, bu durumun yakında değişeceğini ve gitmek isteyeceğimi bildiğini söylüyordu ve ben onu, hiçbir zaman bir kelimeyi yanlış telafuz ederken dahi duymadığım için bu görüşüne karşı çıkamıyordum; fakat durum bir yüzyıl sonra bile onun düşündüğü gibi olmamıştı. Farjah’a söyleyememiştim ama o yanılmıştı. | |
| Genç bir elf olmuştum ve iki yüz elli seneyi doldurduğumu tahmin ediyordu o. Dahası ben de hissediyordum, bana bahşedilen yetenekleri her zamankinden daha iyi sergiliyordum ve içimde harekete geçen, doğayla birleşen gücün farkındaydım. Çoğu zaman Farjah’tan daha iyi duyabiliyor ve görebiliyordum. Onun beni yendiği tek konu ise ağaçlar üzerinde dengede kalabilme kabiliyetiydi fakat başka herhangi bir düzlemde, denge konusunda ondan daha başarılı olduğumu kabul ediyordu.
O zaman bile gitmek için herhangi bir istek duymuyordum. Neden bir Dryad olarak var olmamıştım ki?
Bunu kendime sadece bir kere sordum ve o gün aynı zamanda beni orada tutan tek şeyin aslında sadece Farjah ile yaşamayı sevmem olmadığını anladım. Onunla ilgili olan her şey ve özellikle de Farjah! Beni büyülüyordu. Daima geriye attığı ve mevisime göre ağacının yapraklarıyla aynı renge giren uzun parlak saçları, bir elfinkinden bile daha narin olan dokunuşu... Bir keresinde ağacıyla fısıltıyla konuşurken, o çınarın yerinde olmayı ne kadar çok arzuladığımı hatırlıyorum.
Üzerinden belki bir yüzyıl daha geçti, bu konuda pek emin değilim ama Farjah’yı en ince ayrıntısına kadar hala anımsıyorum. Ölümünden dolayı kimseyi kendimi suçladığım kadar suçlamıyorum ve şu an yaşıtım olan ırktaşlarımın yapabildiklerini öğrendikçe suçlayacak başka hiçkimse dahi bulamıyorum.
Farjah’yı yanan çınar ağacından uzağa, alevlerin bize yetişemeyeceği kadar uzağa taşıdığımı hatırlıyorum. Herhangi bir yara almadığının farkındaydım ama onu daha önce sonbahar mevsimlerinin hiçbirinde dahi öylesine soluk gördüğümü hatırlamıyordum. Yorgun gibi değil, hasta gibiydi ve dakikalar geçtikçe kötüleşiyordu. Rüzgarın barındırdığı huzur gibi çınlayan ses tonuyla bana teşekkür ettiğini işittim. Son anına kadar yanında olduğum için bana teşekkür ediyordu fakat ben onun daha da kötüye gittiğini kabullenmek istemediğim için teşekkürü duymazdan gelip narin vücudunda bu duruma neden olabilecek bir hasar aranıyordum. |
Onun buz kesilmiş eli yüzüme değdiğinde yapabilecek bir şeyim olmadığını anlamıştım. Acı çektiğini hissediyordum ama yüzünde beni rahatlatan, huzur dolu gülümsemesi vardı. Ağacının yanına gitmek istediğini söyledi. Farjah’yı kucağıma alıp ağaca gelinceye kadar hiçbir engele takılmadan koştum. Eskiden çınar ağacının durduğu yerde şimdi sadece bir miktar kül ve yangından şans eseri ufak yanıklarla çıkan küçük bir yaprak tomarı duruyordu. Bir Dryad’ın ölümünün nasıl olacağını o geceye kadar sorgulamamıştım ama bunu en acı yoldan tecrübe etmiştim. Onu, ağacının küllerinin üzerine bırakırken son nefesini çoktan verdiğini düşünüyordum ama buzdan elin elimi kavradığını hissettiğimde irkildim ve kendimi refleks olarak ona yaklaştırdım. Orada, hala onun yanında olduğumu söylemek istiyordum fakat konuşmak bana şu an yapabileceğim herhangi bir şeyden çok daha anlamsız geliyordu.
Son kez konuştuğunu duydum. Gitmemi istiyordu ve bu sefer ben de istiyordum. Gitmek istiyordum. Daha önce gitmiş olmayı diliyordum.
Artık elimi kavramayan eli bırakmanın göğsümde yarattığı acıyla koşmaya başladım. Gidiyordum. Bir daha dönmemek üzere ve sadece yeni yerler değil, kendimi keşfetmeye gidiyordum. İçimde amaçsızca akan büyünün bir amaç edinme vakti gelmişti ve ben özgürlüğe koşmuyordum. Farjah’yı kurtarmak için bir şeyler yapamamış olmanın suçluluğundan kaçıyordum.
İlk tanıdığım varlık – ve bana ismimi bahşeden kişi - kendi ırkımdan biri değildi. Üstelik benim için yapabileceği her şeyi belki çok daha fazlasını yaptı. Bense onun ölümünden sorumlu tutulabilecek tek kişiyim. | |
-Ve Şimdi- Görmediğim pek çok yer ve tatmadığım pek çok duygu olduğunun farkındaydım ama bu kadarını beklemiyordum. Hayatımın bir amacı yok ve gittiğim her yerde geçmişimden bir parça beni bekliyor oluyor. Arayış içinde olduğumu inkar etmiyorum. Beni bu durumumdan kurtarabilecek en ufak işarete bağlanabilirim. Yaşadığım dünyanın her iki kutba da sahip olduğunun farkındayım ama karşıma hangi tarafın çıkacağı tamamen şans. Henüz kullanamadığım bir gücün varlığından haberdarım fakat sınırları hakkında hiçbir fikre sahip değilim. Benimle aynı ırktan olanları merak ediyorum, nasıl yaşadıklarını ve daha önemlisi nerede yaşadıklarını. En büyük sorunuysa güven.Bunun güvendiğim tek kişiyi de kaybetmenin eksi yanı olduğunu farkındayım. Kendimi en iyi hissettiğim yerler ise yaşlı ağaçlarla kaplı ormanlar, başka herhangi bir yerde çıplakmışım hissinden kurtulamıyorum.
En son Dryas tarafından Salı Tem. 13, 2010 1:49 am tarihinde değiştirildi, toplamda 6 kere değiştirildi | |
|
Dryas Elf
Gerçek Adı : Batu. Mesaj : 21
| |
Dryas Elf
Gerçek Adı : Batu. Mesaj : 21
| |